Erne Bradford’un Padişahın Amirali Barbaros Hayreddin adlı kitabı, roman tadında bir kurgu ile kişi ve olayları iç içe anlatıyor. Lakin bazı yerlerde araya girerek yorum, niyet okuma ve günümüzle de bağlantı kuruyor. Salt kuru bir anlatım ya da hamasetten oluşan bir metin değil. Uzun yıllara dayanan araştırması ve kendisinin de denizci olmasından kaynaklı bazı şeyleri daha rahat görmesi; fark etmesi ile birlite Barbaros Hayreddin’i okuyucuyla buluşturuyor. Burada başka bir etken de, Avrupa’da anlatılan, çizilen tablonun dışında bir durumu betimliyor. Hem kökeni hem de savaşçılığı yüzünden ona atfedilen olumsuz kavramlara karşı Branford, bu kitapla araya girerek bazı şeyleri açıklamaya çalışıyor.
Gerçek barbaros yani kızıl sakal Oruç Reis’tir. Sakalı kızıl olduğundan bu isim verilmiştir. Hızır Reis yani Hayreddin ise Oruç’la beraber savaş meydanlarında bulunmuş ve Oruç reis öldükten sonra bunun da sakalı kızıla benzediği için “barbaros” lakabını devralmıştır.
Belgesel tadında anlatım; kıyaslamalı tarih anlayışı, dönem içinden anlatılan bilgilerle yapılanlar harmanlanıyor. Kitabı okudukça bol miktarda denizcilik terimiyle karşı karşıya kalınıyor. Bazı terimler bir cümle içinde sıralı bir şekilde de kullanılıyor.
Bu kitabı tam on yıl sonra tekrar okuyorum. Bu sefer Alfa yayınları baskısını okudum. Hayreddin paşanın Akdeniz’de amansız deniz mücadelesi, sürekli değişen yerlerin yağmalanması, denizde geçen hayatlar, korsanlık (pirates ve corsair), ganimet, kölelik, egemenlik, forsalık, strateji gibi çok sayıda bilginin bir araya getiriliyor. Yabancı bir yazarın yani Ernle Bradford’un gözünden Barbaros Hayreddin’in hayat hikayesini okuyoruz. Bu arada denizcilik tarihine ve Akdeniz’deki yaşama da yakından bakabiliyoruz.
İki kez okudum ve yine çok beğendim. O yüzden tarihe, korsanlık hikayelerine meraklı kişilere okumayı tavsiye ediyorum.
Ezcümle: Bu kitabı (Alfa yayınları) 11 -12 Ocak 2022 tarihleri arasında okudum. Bu yazı ise ancak 7 Aralık 2022 tarihinde 1000Kitap sitesine eklendi.
Kitapla İlgili notlar:
++ Daha önce (2012’de) Sander yayınlarından Sultanın Amirali Barbaros Hayrettin adlı kitabı (basım tarihi: 1970) okuyup beğenmiştim. Ekim 2021 tarihli Alfa yayınlarından çıkan kitabı da alıp karşılaştırmalı bir şekilde okumaya çalıştım. Bu karşılaştırma iki kitap arasında maddi farklar var mı, anlamındaydı.
++ Sander (1970) ‘in çevirmeni Zehra Ağralı; Alfa (2021)’nın Ahmet Fethi Yıldırım.
++ Alfa’da tek satırlık Phil L.Heymes’e teşekkür ibaresi varken, Sander’de bu tek satır bulunmuyor.
++ Alfa, kitabın başına John Freely’nin bu kitapla ilgili anıları eşliğinde bir önsöz eklemiş. 9. sayfada Freely, “Preveze’de zaferin yıldönümü ulusal bir bayramdır….” diye ifade kullanıyor. Şimdi bu kısma bir yıldız * eklenip dipnotla açıklama yapılsaydı çok daha hoş olurdu. Şimdi “ulusal bayram” ile “anma günü” farklıdır. Belki de Amerikalılara göre böyledir fakat bizler ise anma günü olarak nitelendiriyoruz. Mili Savunma Bakanlığı, 27 eylülü Deniz Kuvvetleri Günü olarak kutluyor.
++ Sander, 1969 İngiltere baskısından; Alfa ise 1960 tarihli basıdan tercüme ettirmiş.
++ Sander’in giriş kısmında Ekrem Reşit imzalı bir alıntı yer alırken (kitabın özgün baskısında da bulunuyor); Alfa’da bu alıntı yok.
++ Alfa, 19.sayfada “remi di scallocia” ibaresiyle ilgili bilgi koymamış. Sander ise (s.21) cümle içinde burayı bir benzetmeyle geçmiş.
++ Özgün metin, 15.sayfada: ” Master of the East and West, the Possessor of Men’s necks, and the Peacock of the World” yazıyor. Alfa, 30.sayfada bunu ” Sultan-ül mağrib vel maşrık, sahib-kıran-ı ben-i adem, Tavus-i cihan.” diye çevirmiş. Sander ise bu cümleyi (s.30) “Doğu’nun ve Batı’nın hakimi, insanların kaderi, yeryüzünün gurur timsali” diye aktarmış.
++ Alfa ve Sander yayınları arasında bazı yerler kitabın içinde bulunmuyor. Örneğin,
++ Alfa 25.sayfa bulunan “Ey üstat devran senin: Senin gemilerin denizde seheri kovalar. Senin savaşını yapan yiğitler kılıç çeker… cümlesi, Sander’in ilgili 24.sayfasında yer almıyor. Özgün baskı 11.sayfada yer alıyor.
++ Alfa, 32.sayfa:” Antikçağda Yunanların kendi yurtlarını….” kısmı, Sander yayınlarında (s.31) yok.
++ Alfa, 33. sayfa: “Oruç’un kızıl, Hızır’ın kahverengi…” kısmı, Sander yayınlarında (s.33) buradaki bazı cümleler -belki de zamanın şartları gereği ? – yok.
++ Alfa, 35.sayfa: “Our lady of the Conception” kadırgası, Sander’de ise (s.34) “Notre Dame de la Conception” olarak geçiyor. Aynı anlamda biri İngilizce diğeri Fransızca yazılmış. Özgün metin de Our lady of the Conception geçiyor.
++ Alfa, 49.sayfada yer alan krokide Trablus’un üst kısmında Şerşel diye isim yer alırken; Sander yayınları 45.sayfada aynı krokide “cerbel” adı geçiyor, ki burası “Cerbe” adasıdır. Alfa’da krokinin altındaki metinde ise “cerbe” olarak geçiyor.
++ Alfa, 91.sayfa: “Ağlaşan kadınlar ile dua mırıldanan çocuklar arasında törenle ölmemek” şiiri, Sander’in 89.sayfasında “Örtük perdelerin altında, rahat döşeğinde çoluk çocuk ağlaşarak dualar mırıldanıp,” olarak geçiyor.
++ Alfa, 94.sayfa: V. Karl, Sander’de Türkçeye yerleşmiş adıyla Şarlken (s.94) olarak geçiyor.
++ Alfa, 146.sayfa: Kur’an’dan ayet yazılmış ama ayet adı (dipnotta belirtilebilirdi) verilmemiş. Sander, 147.sayfada ise ayet yer alıyor ama o da isim belirtmemiş.
++ Alfa, 151.sayfa: 1534 Temmuzunda; Sander’in 151.sayfasında ise 1534 Haziran olarak geçiyor (Özgün baskı sayfa 134’de “In July 1534” Temmuz yazıyor)
++ Yine Alfa, 151.sayfada yer alan “John Milton’un dediği gibi….ve devamında 152.sayfada yer alan bazı kısımlar (Türk bayrağı hilalinden……), Sander’de yok.
++ Alfa, 175.sayfa: “Hacı Halife’nin sözleriyle…” ve Sander (s.175) “Hacı halife’nin deyimiyle..” ile Avrupalıların Hacı Halife dedikleri kişinin Katip Çelebi olduğunu dipnot olarak belirtmemişler.
Gözüme çarpanlar bu kadar. İyi okumalar.