İçeriğe geç

Tükendi

 Tükendi



James Rickards’ın Türkçeye Tükendi adıyla (sold out) çevrilen  kitabı, küresel tedarik zinciri konusunu işliyor. Kovid zamanı yaşananlar, Süveyş kanalında karaya oturan konteyner gemisi, enerji maliyetlerindeki artışlar ya da Ukrayna’nın tahıl ihracatında yaşanan sıkıntı, sadece bir ülkeyi değil, zincirleme reaksiyonla dünyanın tamamını etkileyebiliyor. Şu an da bile Ukrayna ile Rusya arasındaki çatışma hali buradaki tahılın dünya pazarına sevki konusunda çok boyutlu arabuluculuk yoluyla çözümlenmeye çalışılıyor. Çatışma içinde tahıl sevkiyatının anlaşma yoluyla dünyaya ulaştırılmaya çalışılması garip bir durumun da sergilenmesine yol açabiliyor. Burada yaşanan sıkıntı ve talebin karşılanamayacağı düşüncesi kısa vadede çeşitli sektörlerde fiyat artışlarının da sebebi oldu. James Rickards da bu çerçevede, “Kırılmış tedarik zincirleri, yükselen enflasyon ve siyasi istikrarsızlık nasıl küresel ekonomiyi batırır?” diyerek bunu açıklamaya çalışıyor. Oldukça önemli bir durum. Bunu özellikle kovid zamanı tüm dünya gördü. Bir an da arz – talep dengesi çatlayıp bazı yerlerde de kırılınca denge ancak dengesizlikte eşitlenir duruma gelmişti. 


Tedarik zincirinin kırılması ülkeler içinde enflasyon, deflasyon, stagflasyon üzerinde nasıl etki oluşturabiliyor? Sevkiyatların aksaması, üretimin durması, çalışanların bundan etkilenmesi raftaki ürünlere nasıl etki edebiliyor? Peki tedarik zinciri diye kastedilenler neler? Ya da tedarik zinciri ekonominin bir parçası mı yoksa ekonominin kendisi mi? Örneğin, bir X şirketinin deposunda 100 birim mal varken mağazada 1 birim mal yoksa ve müşteri o malı almaya gelmişse ve satıcı onu karşılamıyorsa depoda malın ne önemi var? Ya da büyük çapta ülkeler arasında yaşanan krizler, savaşlar, ambargolar daha büyük olayları da -isteyerek ya da istemeyerek- kırılmaların da önünü açabiliyor. Bu ve benzeri soru ve sorunları da James Rickards, Amerika özelinden açıklamaya çalışıyor. 


Örneğin, internet üzerinden verilen bir siparişin hemen elimize ulaşmasını bekliyoruz. Beklemenin uzun bir süre olması bu ürünün alımından vazgeçilmesini ya da alternatif arayışlara da kişi ve kurumları sevk edebiliyor. Ya da bazı ürünlerinin fiyatlarının bir an da çoğu zaman fahiş diye nitelendirilebilecek şekilde artmasının arkasında da tedarik sıkıntısı yer alabiliyor. 


Tedarik zincirinin tek bir elden karşılanması her zaman bir avantaj sağlayabilir mi yoksa bunun çeşitlenmesi mi daha iyi olur ve bunun için neler yapılabilir? Tek yere bağımlı hale gelmiş ekonomiler ve ülkeler bundan çıkmak için neler yapmalı? Çapraz tedarik (cross-dock) çoğu zaman fayda sağlayabilir mi? Buraları okudukça aklıma bir an da elektrik hatlarındaki enterkonnekte tabiri geldi. Bir yerde oluşan bir kırılma başka bir yerden gelen akımla telafi edilebilir. Fakat burada da başka siyasi, ekonomik çıkarlar devreye girebiliyor.


Kitabın birinci kısmında tüketiciye  ulaşamayan ya da geç ulaşan malların tedarikinde yaşanan sıkıntılar ve bunların fiyatlara yansımasına bakılıyor. İkinci bölümde tedarik zincirinin ne olduğu, nasıl yönetilebileceği ve neler yapılabilir soruları eşliğinde bu süreç anlatılıyor. Üçüncü bölümde ise 1.0’dan 2.0’a geçişle beraber sıkıntıların neden devam ettiği konusu inceleniyor. Dördüncü bölümde ise, yaşananlar neticesinde ortaya çıkan enflasyon ve bunun devam edip etmeyeceği konusu inceleniyor. Beşinci bölümde ise deflasyonun bir tehdit olup olamayacağı işleniyor.


Tedarik zincirinin kırılması ya da ortaya çıkacak bir çatlağın birbirine bağlı çok sayıda yapıyı etkileyebileceği anlatıyor. Çin’in yükselmesi, Almanya’nın dışarıya bağımlılığı, Rusya’nın Ukrayna ile yaşadığı sorun yüzünden çıkar arayışları; savaş ve çatışmalar dışında salgın hastalıklar, enflasyon ve deflasyonun piyasalara nasıl etki ettiği;  Amerikan piyasalarında gerçekleşen arz-talep, borsa, faiz, enflasyon, fed, deflasyon, dezenflasyon, üretim ve yasaklara da bakılıyor. Rickards, özellikle üretimde daralmanın bazı ülkeleri ve şirketleri yeni arayışlara sevk edebileceğini ve bu sayede o yer veya bölgelerde sanayi ve ticaretin artacağını, bunun da ekonomi-finans ayağına etki ederek fiyatları yükseltebileceğine dair düşüncelerini de paylaşıyor.


Bir yanda üretim maliyetindeki artışlardan kaynaklı enflasyon (hammadde, enerji, lojistik, işçilik, vergi, güvenlik vb.), diğer yanda ise tüketim talebinden kaynaklı enflasyon (mal yokluğu, karaborsa, fiyat artışı vb.) tüketici açısından da bir girdap oluşturabiliyor.  Hem ülkemizde hem de dünyanın farklı yerlerinde aynı durumla karşı karşıyayız: Stok yetersizliği, ürün bulunamaması ve boş raflar. Bu durum satıcı ve alıcı da benzer şeyler hissettirse de farklı durum da ortaya çıkarabiliyor. Birbirine bağlı ağın bir yerde çatlaması, kırılması ya da daralması iç içe geçen yapılarda da zincirleme reaksiyon oluşturabiliyor. Bugünlerde yaşanan yüksek enflasyon, bazı ürünlerin bulunamaması, tedarik zincirinin geleceğini de sorgular hale getirmiştir. Acaba bu kırılganlık tez zamanda giderilemezse ABD için tekrar yüksek enflasyon riski ortaya çıkabilir mi, sorusu eşliğinde Amerika içinden bilgiler de aktarıyor.


Ezcümle: Bu kitabı 11 – 14 Mayıs 2023 tarihleri arasında okudum. Bu yazı ise 7 Haziran 2023’te 1000Kitap sitesine eklendi. Kitabın belli kısımları ekonomiyle haşir neşir olanlar tarafından daha rahat anlaşılabilir nitelikte olsa bile yine de herkese tavsiye ediyorum. Not: Kitabın genelinde baskı hataları da var. Yine baskılarda bunların da düzeltilmesini bekliyoruz.