İçeriğe geç

Yeni Soğuk Savaş

 Yeni Soğuk Savaş


Neden NATO hala var? 2022’de bu kitabı okurken bu soruyu tekrar düşünüyorum? Eğer ortada düşman yoksa NATO neden var? Düşman varsa neden düşman yok edilmiyor? Yoksa soğuk savaş boyunca hep başat olan komünizm tehdidi gibi yeni korku ve tehditlerle belirli düzenin devamı etmesi mi sağlanıyor? 


Bu doğrultuda 1990’larda yıkılan ‘kalelerin’ yerine ‘yeni kaleler’ mi ortaya çıkacak, çıkartılacak ve bu kalelerin daha ılımlı, uygun olması için de çalışma mı yapılacak yoksa belli alanlarda çatışmaların artması için ona uygun zemin mi ayarlanacak? Bu da NATO gibi örgütler için yeni erişim alanları mı doğuracak? Mark Juergensmeyer da Soğuk Savaş kitabıyla yeni cephelerin ayak seslerini dinletiyor.


Mark Juergensmeyer Türkçeye  Yeni Soğuk Savaş adıyla çevrilen bu kitabı, Soğuk Savaşın bitiminden sonra 1994 yılında ABD’de yayımlamıştır. Yazar, komünizm yıkıldıktan sonra ortaya çıkan boşluğun ne ile doldurulacağını ya da hedeflenen yeni düşmanların neler olabileceği üzerine düşüncelerini paylaşıyor. Yazarın kitapta üzerinde durduğu temel durum ise bazı ülkelerde yaşanan siyasi ve dini çatışmalar ve oradan çevreye yayılabilecek dini milliyetçilik. Ayrıca bu çatışmalar ulus devletlerin varlığı için de bir tehdit unsuru olabilir mi sorusu da ortaya çıkıyor? Özellikle dini yapılanmaların devlet için bir tehdit oluşturmadan sistem içine dahil edip edilemeyeceğine de bakılıyor.


Yazar, dini ve seküler milliyetçilik  hareketleri olarak nitelendirdiği  düşünceleri hem çeşitli ülkelere yaptığı seyahatler de, hem de gördükleri ve okuduklarından hareketle ele alıyor. Örneğin, Sri Lanka, Hindistan, İsrail, Mısır, Moğolistan, Nikaragua, Orta Asya gibi farklı yerlerden elde ettiği bilgilerin temelini 1986 yılında atıp 1994 yılında ise kitap olarak ortaya çıkarır.


Dünyanın tamamında seküler (ilahi bir varlıktan referans almayan ilkeler ve fikirler (yazarın tanımı)) bir yapıyla buna dini referanslı ilkelerle karşı çıkan yönetimlerin fikri mücadelerine de bakılıyor. Dini milliyetçiliğin arttığı bir ortamda bunlara karşı çıkan ya da sistem olarak laik, seküler olarak da adlandırılan yapıların birbiriyle çatışması yeni yüzyılda dünyayı ‘yeni bir soğuk savaşa’ doğru itebilir mi? 


Tamamen seküler bir durumla bedenlendirilmiş ve bu çerçevede oluşturulan devlete bağlılık ile dini referansla konumlandırılan bir devlete bağlılığa da bakılıyor. Dini ve seküler milliyetçilik arasındaki oluşan kavga, dini milliyetçiliği modern çağın yeni tepkisi olarak ortaya çıkarabilir mi? Örneğin Şah İran’da, İranlılık duygusunu tam yerleştiremezken, Humeyni nasıl oldu da bunu İran’da sağlayabildi (ya da öyle gözüküyor). Biri seküler bir milliyetçilik idi bunu çeşitli sebeplerle başaramadı, diğeri ise bunu dini milliyetçilikle nasıl yapabildi? (Bu da benim örneğim: Afganistan bu konuda başlı başına bir çalışma alanı sayılabilir?) Çatışma, çekişme de bu iki kavram ve ulus devlet yapılarında meydana gelecek değişimler, dönüşümler üzerine kurgulanıyor. 


İster kendi iç dinamikleri ile isterse dışarıdan yapılacak müdahelelerle taşlar yerinden oynarsa, dünyanın kurtuluşu, esenliği (!) için NATO kapıda bekliyor mu olacak? Bu doğrultuda Soğuk Savaşın bitimiyle komünizm korkusu da geçtiğine göre bu yeni oluşumlar dünya için yeni korkulara da gebe olabilir mi? Dini milliyetçilik ile seküler milliyetçiliğin çatıştığı bir ortamda ulus devletler bundan nasıl etkilenir? Yazar, dini milliyetçiliğin artmasının sebeplerini de yine  saha araştırması yaptığı yerlerden örneklerle tartışıyor. Soğuk Savaş sonrasında ortaya çıkan yeni düzen ve geçmişten günümüze gelen çatışmalar bazı yerlerde büyük kırılmalar ortaya çıkarırken bazı yerlerde ise rahatsızlıklar devam ediyor. Bu içerdeki çatışmalar, ulus devletler için de yeni bir ayrışmayı da tetikleyebilir mi? Bu ve buna benzer çok sayıda soru da ortalıkta dolaşıyor.


Ezcümle: Bu kitabı 29 haziran – 2 Temmuz 2022 tarihleri arasında okudum. Bu yazı ise 1000Kitap sitesine 17 Eylül 2023 tarihinde eklenmiştir. Hem çevremizden hem de uzak bölgelerden verdiği örneklerle zihin açan bu çalışmayı beğenerek okudum. Kitap salt siyaset ya da tarih okuyanlara değil sosyoloji okuyanlara da hitap etmektedir. Tavsiye ediyorum. Bu kitabın ilk baskısı 2001 yılında yayımlanmıştır. Şu an baskısı bulunmuyor.