İçeriğe geç

Evimizdeki Canavar

 Evimizdeki Canavar



Mike Davis, Evimizdeki Canavar adlı kitabıyla virüslerin toplum içinde yol açtığı sorunlara değinirken ayrıca bu virüs saldırılarına çözüm üretmesi gereken devletlerin ya da ilaç firmalarının neden aşı üretemediklerine de bakıyor. Koronavirüs ailesinin bilindiğini ve Covid-19’un son olmadığını, virüslerin genetik yapısı sayesinde daima karmaşık (olumlu – olumsuz) bir şekilde çoğaldığını, buna karşılık bazı kurumların ellerindeki bilgileri geleceğe taşıyamadıkları için de etkili sonuç alamadıklarını bunun yerine ise anlık çözümlerle çareler bulmaya çalıştıklarını ifade ediyor. Virüslerin daima olduklarını ve bunu nasıl durdururuz ya da tam olarak çözebiliriz konusunun ise havada kaldığı için salgınların da arttığını ve bu gidişle de artmaya devam edeceğini anlatıyor. 


Yazarın Büyük İlaç Firmalarına (Big Pharma) kızdığı nokta ise bunun önleminin niçin önceden alınmayıp ona uygun hazırlıklar yapılmadığıdır. Ayrıca çeşitli sosyal durumların bu tür salgınların yayılması için de uygun şartlar oluşturduğunu, ABD’de yıllar boyunca desteklenen sağlıkla ilgili  özel ve kamu kurumlarının Trump zamanında tasfiye edilerek devre dışı bırakılmasının salgının da artmasına katkı sağladığını ifade ediyor.


Yazar, geleneksel ve genel düşüncenin dışında farklı ya da aykırı bir görüş bildirmiyor. 


Aşağıdakiler de benim notlarımdan bazılarıdır:


ABD’nin test kitlerini almadığını ve kendi test kitlerini yaptığını, bu kitlerin de 3. aşamada ‘hata payı’nın yüksek olduğundan bahsederken aynı durumun şu anki PCR testleri için de geçerli olduğunu belirtemiyor. Bu da bir soru işareti doğuruyor? Şu da olamaz mı: Var olan test kitleri çok hatalı sonuçları çıkardığı için ABD bu yüzden kendi test kitlerini üretmeye çalışmış olmasın?


Eboladan etkilenen Afrika’ya ABD’nin 6 milyar dolar harcama yaptığından  bahsederken Çin’i ‘yarı emperyalist’ olarak nitelendirmesi de ayrıca manidar. Normal şartlar altında Çin daha az yardım etti diyebilirken, satır arasına bunu eklemesi de çok çarpıcı.


Afrika, Hindistan ya da Brezilya’nın sosyo -ekonomik şartlarının kötü olması üzerine tezlerini oluşturmaya çalışırken zengin Avrupa ülkelerindeki durumlar biraz arka planda kalmış.


Afrika ülkelerinde açık kanalizasyonların hastalıklara davetiye çıkarması normal bir durum ve kolera yaygınken bunu anormal bir durum olarak görüp Covid’le bağdaştırmış?


Anne Frank’ın Günlüğü adlı kitabın sahte olduğuna dair iddiaların olduğu bir ortamda başka bir kitaptan hikayeler kaynak olarak verilebilirdi?


“Hayli etkili olduğu kanıtlanan Tamiflu…” (s.51). Yazar satır aralarında bu şekilde vurgulu cümleler kullanarak niyetini ortaya çıkarıyor. Etkili olduğu kanıtlanan diyerek algıcıbaşı olmuş. Bununla ilgili olumsuz onca durum varken kanıtlanmış demek art niyettir. Cümle aralarına sıkıştırılan bazı halkçı söylemler esas niyetini ortadan kaldırmıyor. (Bu da benim niyet okumam)


Bence bu kitap için en iyi cümle yine kitabın içinden alıntı yaparak aktardığım şu cümle olur diye düşünüyorum: ” Tıpkı bir hikaye gibi, bir salgının da tutarlı bir senaryosu olmalıdır.” (s.73) Tutarlı bir senaryo için  çok yoğun uğraşılmış. 


Sayfaların büyük kısmı bir alıntıdan diğer alıntıya bağlanarak ilerliyor. Alıntı metinlerin büyük çoğunluğu terim içeriyor. Bu da ya kitabın “tez” gibi hazırlandığını ya da kargaşa ile bir şeyler söyleniyor havası kattığını gösteriyor.


Yazarın Bill Gatesleri ‘iyilik melekleri’ olarak görmesi de yazarın misyonuna selam çakması olarak düşünüyorum.


Ön planda yaşananları gösterip çok fazla bazı şeylerin irdelenmesi istenmiyor. Havadan nem kapanların korkularını daha da derinleştirmek için propaganda amaçlı yazılmış bir kitap gözüküyor. 


Bu konuyla ilgili o kadar çok yazı okuyunca bu kitap bana biraz yavan geldi. Yazarın bir de statükoyu savunduğunu da hissedince biraz da hevesim kaçtı. Lakin yine okunabilir.



Ezcümle: Bu kitabı 6 – 8 Temmuz 2022 tarihleri arasında okudum. Bu yazı ise 18 Eylül 2023 tarihinde 1000Kitap sitesine eklendi.